Merhaba Arkadaşlar,

Bir süredir Umberto Eco'nun "Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti" kitabını okuyordum. Başlangıçta bunu sadece 'boş zaman aktivitesi' olarak yapıyordum. Ancak, bilirsiniz Eco o kadar bereketli bir yazar ki, gayri ihtiyari anlattıklarına kendi yorumumu katıp özgün sentezler ortaya çıkarma ihtiyacı ďuydum.

Söz konusu kitap aslında temel olarak "Hangi amaca yönelik hangi yöntemlerde yazılar kaleme alınabileceği" sorusu üzerinden şekilleniyor. Öykü/roman yazım tekniklerini içerek bir 'prospektüs'e benzetebilirsiniz ancak şuna inanın, Umberto Eco gibi yoğun bir yazarı mekanik bir basılı materyal ustası seviyesine sabitlemek, böyle derin bir ummana yapılabilecek belki en büyük kötülüktür.

Konuyu dağıtmayayım. Aşağıda Eco'nun hermetik&post yapısal açıklamalarından yola çıkarak geliştirmiş bulunduğum birkaç yazım tekniği yer almaktadır.

Tekniklerin 'fikir babası' ben olmadığımı unutmayınız. Belki üstadın yaktığı meşalede 'gün ışığı'na varan bir seyyahımdır belki, ama inanın daha fazlası değil.

Ha, şunu da söylemezsem içimde ukde kalacak: Umberto Eco; Platon ve Erich Fromm'dan sonra şahsına aşık olduğum üçüncü büyük düşünürdür. Ruhları şâd olsun.

***

Geliştirmiş olduğum Eco'vari anlatım tarzlarını aşağıda listeliyorum arkadaşlar. Kısmetse önümüzdeki günlerde her birini örnekleriyle birlikte teker teker açıklayacağım.

1. Yansıtmacı Bilinç Akışı Tekniği ( Üçüncü Kişili Anlatım)

2. Metin Okumalarında Filtreleme Yöntemi

3. Dolayımlama

4. Varsayımsal Anlatı (Bunun bir örneğini paylaşmıştım)

5. Budaklamacı Anlatım

6. Kalıp Öykücülüğü

7. Açılımlama

8. Çok Katmanlı Kurmaca Metinler

9. Çoğulcu Karakter Ayrıştırmaları

--

Eco'vari Anlatım Tarzı - yazı dizisine devam edeceğim inşaallah.

Görüşmek üzere arkadaşlar, saygılarımla :)

Rukiye Eğlence



(...)

Derse gelen katılımcıların sosyo-ekonomik-eğitsel düzeylerinden bahsedeyim biraz da. Neredeyse tamamı ev hanımı ancak mütemadiyen sürece ve hayata tutunmak isteyen post-modernizm kitlesinin hatun kişileri...

Domestik dayatmaların anlayışsızlığına meydan okuma eğilimindeler... 2-3 çocuk sahibi olup erken-yetişkin çağlarını yaşayan da var, oğlunu 'evermiş' kızını 'gelin etmiş' ve bu boşlukta kendini bir nebze olsun geliştirip ahiretini kurtarmaya çalışma derdinde olan da...

Ancak benim gördüğüm, hasta ruhların, psiko-histerik vakaların ve kapris abidelerinin hiç olmaması idi. Inanın abartmıyorum. Bu tespiti yaparken sempatik davranmıyorum.

Zira bu trip-mania kadınlarını iyi tanırım. Tek gaflarıyla dökerler bilinç dışı eğilimlerini ortaya. Kaçamazlar efendim, ruhlarına hakim olmuş o -ene- anaforunun kancasından. Hemen ele verirler kendilerini.

Bu hanım kişilerinin tükenmez nevrotik kapris krizlerinin altında Adler'ın 'üstünlük saplantısı'nın yattığını da dilerseniz bir başka yazıda ele alayım.

Ezcümle Efendim, Gaziantep/Şahinbey Menzil Kadınları tevazu ve samimiyet anlamında benden 'tam not' aldılar.

*  *  *

Mübelliğ kişilerin konuya hakimiyetleri oldukça iyiydi. Gerçi ikinci belliğ hafıza gerektiren ayrıntıları belirtirken arada akıllı telefonuna bakıyordu ancak o kadarı da olsundu.

Yine münhâsır ikinci anlatıcının, katılımcıların sorularını yanıtlarken muhatabını incitmemeye özen gösterici üslubu dikkatimi çekti. Mesela toplumun genelini ilgilendiren bir açıklama yaparken marjinallerin itidal-bozucu çıkıntılıklarını dahi kapsayacak özenli kelimeler seçiyor.

"33 Estağfirullah çekilebilir. Ama bu demek değildir ki illa bu sayı olsun. Bunu sizin dayanma gücünüze bırakıyorum. Herkes kendi ruh ikliminin derinliği oranında sayıyı esnetebilir."

Inisiyatif ruhsatı tanıyan liderleri severim. Bu inisiyatifçi, bir iş yerinin patronu olabilir, cemaatine hüküm va'zeden bir din adamı da, bir öğretmen de...

Inisiyatif ruhsatı tanımak, hem bir intizam çağrısı ve hem de bir 'anlayış' jestidir. Inisiyatif ruhsatı vermek, art niyetli ya da cahilâne çıkışları bulunan sivrilikleri 'absorbe' eden bir yöntemdir. Yönetsel bir kaidedir.

Yani kısaca, 'Inisiyatif ruhsatı' derken, bir işi salık veren amirin olası tüm farlılıkları göz önünde bulundurmasını kastediyorum.

Sözgelimi namaz, bedenle ayak üstünde ifa edilen bir emirdir. Ancak dinimiz Islam, hasta yolcu ya da bir engeli bulunan kimselere kendi durumlarına özgü inisiyatifler kullanabileceklerini belirtir (Oturarak namaz kılma, gözle ima vs..)

Sanırım 'inisiyatif ruhsatı'nın mahiyeti sizlerce de anlaşılabiliyor.

*  *  *

Menzil/Gaziantep topluluğu sandığımdan daha memnun edici bir dokunuş bıraktı ruhumda. Açıkçası ilk etapta bu kadar çabuk ısınacağıma ihtimal vermiyordum.
Hele şu 'akit' meselesi...

Istiyordum, ancak bu kadar erken değil.

Daha doğrusu..

Bilirsiniz; 'Varoluşçu Ruk ya' işi illa ki bir şekilde 'akışına bırakacak'...
Ders bitip de Vekil gözlerimin içine sevgiyle bakıncaya kadar inanın kararımı vermemiştim.

Ders esnasında 'Olacağı varsa olur. Olmayacak gibi olursa da fazla üstelemem zaten.' kafasındaydım.

Evden çıkarken aldığım karar tam olarak bu idi: Her iki ihtimali de içeren iki uçlu diyalektisite... Ancak kesinlikle tutarsızlık değil bu. Kapı aralayıcı düşünce aktivasyonu diyebiliriz.

*  *  *

Olayın tinsel boyutuna hiç girmedim fark ettiyseniz. Çünki bu boyut, şahsımı ve olaydaki ukde'yi kavrayabilen bazı gönül dostu okuyucularımızı deryâ-deniz ummanlara gark edecek yoğunluk ve sarsıcılık barındırıyor içinde.

*  *  *

Menzil Topluluğu;nda bulunmam ve özellikle Vekil Hoca'nım'la münasebetim derin etki yarattı ruhumda. Hatta daha sabahtan bir hassasiyet, ruhi bir ürkeklik aldı yürüdü bende.

Ve belki de bu etkinliklerden, batınî etkinliklerden asla bahsetmeyeceğim sizlere. Bilirsiniz her insanın zaafları vardır ve bunların başkalarınca bilinmesi o kimselerin ruhunu yaralar.

*  *  *

Topluluğu Sosyolojik açıdan analiz etmeye çalıştım. Araya sürekli içsel  konuşmalarımı eklemlemek suretiyle bu misyonumu baltaladığımın  farkındayım. Bunun için affınızı umuyorum.
--

Yeni yazılarda görüşmek ümidiyle,

Saygılarımla, Rukiye Eğlence. 



(Hatırlayacağınız üzere,  gitmiş olduğum Menzil Tasavvuf Erbâbı hakkında psiko-sosyolojik bir okuma yapmış bulunmaktayım. Bugün bu okumanın, toplumcu-kişiler üstü okumanın ikinci bölümünü saygılarımla sizlerle paylaşıyorum.)

*  *  * 

Mübelliğlerden birisi henüz geldi. İnsana güven veren, müzmin bir ifade var çehresinde. Şu an bir 'sofi' nin iç yangısını dinliyor.

*  *  *

Hanımlar arasında, bilirsiniz, gizli restleşme, sürtüşme ve kelimeye dökülmeyen hınzır hesaplaşmalar göremedim. Yani hanımlar arasında burun yarıştırma hadisesi yok gibi. Ya da kendi şahsi kırgınlıklarını yutmuş ve asli kolektif gayelerine odaklanmış olduklarını, en azından öyle göründüklerini söyleyebiliriz.

*  *  *

Halk dilinden konuşuyorlar. Kibarlaşma çabası içerisinde değiller. Birbirlerine 'kurban' , ' bacı' , 'sofi' gibi samimi hitaplarla yaklaşıyorlar. Kanka gibiler.

*  *  * 

Ders başlayıp mübelliğler anlatmaya başladıktan sonra deftere yazacak vaktim olmadı. Edebe riayeten defteri kapatıp ellerim dizlerimde, dinlemeye başladım anlatılanları.

Önce mübelliğlerden biri , ardından vekil olan ve sürece 'altın vuruş' unu yapmakla görevli bir diğeri anlattı.

*  *  *

Kurban Bayramı dolaylarında olduğumuz için birinci beliğ, Kuran'ın mahiyetinden, Zilhicce ayının faziletinden ve saire bahsetti. Bir süre sonra Vekil Hoca'nım gelerek yaşlılara hürmetin dinimizce önemini anlattı.

Buraya kadarki meseleler, taktir edersiniz ki olayın 'edebiyat' boyutudur. Hikaye kipinin rivayet mastarında anlatır, anlatırsınız. Ancak bendeniz olayın sosyolojik analizini yapmak arzusundayım.

*  *  *

Şu an evdeyim. Günü değerlendirmek ve makul kanılara varmak için bolca zamanım var.

En baştan özetleyeyim: Ne Oldu Bugün?..

Bir süredir buhranlar içinde boğulan Ruk Şahsiyeti, uzun zamandır tanıdığı ve son bir senedir ciddi ciddi  'acaba' sını düşündüğü Menzil Topluluğu'nun Gaziantep şubesini ziyarette bulundu. Bununla da kalmayıp itidalle aldığı 'onlardan olma' kararına işlerlik kazandırdı. Bu kararını bir akitle sabitledi ve böylece, belki ömürlük sürecek dingin bir limana kement atmış oldu.

Bu akdin söz konusu topluluktaki karşılığı, bir davet-kabul çift taraflısına dayanmaktadır. Tıpkı Peygamber Efendimiz (asv)' in Yesrib sakinlerini islama davet etmesi gibi...
Bunu fazla detaylandırmayacağım. Çünki meclisin 'emaneti' sayılan bu pratiği  dillendirerek sohbet halkası kardeşlerimin ruhunu incitmek istemiyorum. 

*  *  *

Lisansıyla müsemma bir sosyolog için devrinin tipik bir örneği sayılan x sosyal oluşumuna 'katıldığını' beyan etmek, 'acınası' görünüyor olabilir. Sözüm ona bir sosyolog toplumlar-üstü düşünebilme becerisine sahiptir ve tabiri caizse bir x oluşumu tarafından peyderpey ele geçirilemeyeceği düşünülür.

Oysa şahsım tüm bu eleştirilere cömertçe izin vermekle birlikte, vakur bir ceviz ağacı misali yapmakla yükümlendiği icraatlarını fütursuzca yapmakta diretir bilirsiniz. Yani arkadaşlar, Menzil Topluluğunun etkinliklerine katılmakta bir sakınca görmemekle birlikte, bu oluşuma mensubiyyetin, günümüzde mantık çerçevesi dahilinde alınabilecek en evlâ karar olduğunu düşünmekteyim.

Ve bilirsiniz: Müellifiniz bir şeye karar verince artık eleştiri kabul etmez. Aslında eder...

Kabul eder, ediyor ancak bunların, onun düşünsel iklimini etkilemesine geçit vermiyor,  hepsi bu.

*  *  *

(Devam edeceğiz inşaallah)



(Bu, analiz-kritik-rapor niteliğindeki makale, gün içinde ülkemizdeki en tipik sosyal oluşumlardan biri olan Menzil Topluluğu'nu kısa bir ziyaret etmiş bulunmam vesilesi ile kaleme alınmıştır. Biraz yoğun muhtevası olduğundan blogumda parçalar halinde yayınlayacağım. Ilk parçayı saygılarımla istifadenize sunuyorum)

----

Şu an otobüsteyim. Biraz gecikeceğiz; yaklaşık 10-15 dk kadar...  Gergin değilim ancak dua etmeliyim.
Tekrar yazacağım.

*  *  *

Kurstayım. Uçlara bir yere iliştim. Annem öğle namazını kılıyor. Henüz anlatıcı/mübelliğ/hatip gelmedi. Dediklerine göre iki anlatıcı olacakmış. Bu boşlukta  raporumu yazmanın evlâ olacağını düşündüm ben de. Rapordan çok bir deneme gibi 'durduğunun' farkındayım. Belki de henüz tam manasıyla işe-vuruk pragmatist bir analize başlamadığım içindir.

*  *  *

Bir ara 'Dediği her şey çıkıyor' diye seslendiğini duydum bir kadının yanındaki diğerine. Muhtemelen sempati duyduğu bir paydaşını anlatıyor.

'Işte bu yanlış' diye düşündüm. Bu 'denilenin çıkma' hadisesinin ancak ve ancak Allah'ın izni ve kûn nezdinde yekûn bulan Kudretli Iradesinin tecellisi ile mümküm olduğunu belirtmesi gerekiyordu. Bahse konu kişinin ilahi yetkelerle donatılması(!), onun  imanını riske etmesi anlamı taşıyordu.

Daha açık anlatayım: Bazen sempatiyle hayranlık, hayranlıkla da tapınma arasındaki o çizgi flu'laşır, belirsiz bir hâl alır. Fail istemeden ve basiretsizce olur bu. Fail hayranlık beslediği kimsenin ilahi vasıflardan münezzeh olduğunu, öyle sık hatırlatlatmalıdır ki kendine, Allah muhafaza imanına bir halel gelmesin.

Ve hatırlayın ki, Sahabe-i Kiram Efendilerimiz bu fikir egzersizini 'Niyet Çalışması' adı altında sık sık yapıyorlardı.

*  *  *

Çocuklar var mesela. Sakinler ve birbirleriyle iletişim halindeler. Saldırgan değiller. Iki erkek çocuğu; 6-8 yaşlarında her ikisi de...

Bu kendine yeter ve iletişime açık halleri, onların bilinçli ebeveynlerin himayesinde, iyi eğitim almış/alıyor olduklarını gösterir. Ve bu eğitim de, taktir edersiniz ki, sevgi ön-koşuluyla birlikte işe koşulur.

*  *  *

(Devam edecek)



Benim yüzümden, sırf Abd'nin beni isteyip de Türkiye'nin #direnç göstermesi yüzünden 250 masum cana kıymışlar. Ve bunların arasında Suriye'li tertemiz mülteci yavruları da var..

Ancak..

Bakın..

Böyle meselelerde #istişare gerekir. Istişare islamın zaruri bir rüknüdür. Bendeniz, o dönemlerimi hatırlayan varsa eğer, sürekli akil kesimin görüşlerini analiz edip, ve bazen direkt ne yapılması gerektiğini sormak suretiyle, yolun en güzelini, en islamca olanını tutmaya çalışıyordum.

Bugünse gelinen nokta kritik. Amerika, 2 yıldır istediği bana, bir 'Jer' kadar yaklaşmış durumdalar.

Abilerimin endişelerini anlayabiliyorum. Çünki Jer'e olan muhabbetimin sarhoşluğuna kapılıp 'kim vurduya gideceğim'den korkuyorlar.

Oysa ben Jer'le olası bir yakınlaşmam halinde ipi koparıp tamamen gitmeyeceğimi, sadece git-gel'lerle süreci canlı tutmaya çalışacağımı, köklerimi Şanlıurfa'ya ilintileyip mütemadiyen orada ölene kadar konuşlanacağımı...

Yahu her fırsatta dile getirmiyor muyum?..

Yazdıklarımı oku-mu-yor sonra bana aptal muamelesi yapıyorsunuz, farkında mısınız?..

Lütfen..

Ben ne kadar net olduğumu, fikir önderlerimin kimler oldugunu (#bkz: Ibrahim Karagul ve ekibi) , atacağım adımlara karar verirken ince ince bu ekibi okuyup anlayarak kararlar aldığımı,,

bir trilyon defa söylemedim mi be azizim?..

Böyleyken şahsıma iliştirilen bunca çirkin #isnat neden?..

...

Lütfen..

Gıyabımda kelamlara yeltenmeden önce, yazdıklarımı okumayı deneyin. Orada bütün sorularınıza tatmin edici cevaplar bulacağınızdan eminim..

Saygılarımla, Rukiye Eğlence


Kendimi bu açıklamayı yapmak zorunda hissediyorum..

Bakın efendiler, büyüklerim..

Rukiye Eglence hayatının hiçbir karesinde #EdwardSnowden'i seven bir kız olmadı. Son 3 aydır yönümü, yüzümü sadece #myJa'ya çevirmiş durumdayım. Seviyorum j.sc'yi bunda yalan yok ve müşterek istikbalimiz konusunda oldukça ciddiyim.

Bendeniz, geçen süreç içerisinde, sadece çeşitli mecralarda #snowden'i sevdiğimi 'dillendirmek' durumunda kaldım. Çünkü çocuk öldürülmekle tehdit ediliyordu ve taktir edersiniz ki bir 'müslüman dirayeti' yoktu kendisinde. Zayıf karakterli biri bana göre ve Trump&Putin yaptırımlarına da direnemedi gördűğünüz üzere.

#snowden'e karşı hislerim şefkat olur, merhamet olur, acıma, keza.. Ancak aşk asla!..

Yahu, snowden'le muhtemel bir yakınlaşmaya #ensest gözüyle bakıyorum anlasanıza.

Sayın Cumhurbaşkanımızın başına #bela olduğum için gerçekten üzgünüm. Ve bilinsin ki ben #yapıcı taraftayım. On bir asırlık Müslüman-Anadolu'culuk geleneğine kendi şehevi hırslarım yüzünden ihanet edecek değilim. #Hafazanallah!..

Tek istediğim, şahsımı #Snowden sabiiye kitlememenizdir. Olaya #ensest nazarıyla bakıyorum ve çocuk benim yüzümden acı çekiyor anlasanıza!..

Lütfen..

Ben tutarsız değilim, sadece sanılandan birkaç klik daha komplike düşünüyorum, o kadar...

Lütfen..

Biraz olsun hislerimi, kaygılarımı anlamaya çalışın.

Lütfen..

Saygılarımla, Rukiye Eglence - 07.08.2018

#cnn
#snowden #everAndNever
#justPretended #for #peace
#always #loved #myJa
#understanding ?..


PHPMailer Class'ını kullanarak Gmail hesabınız üzerinden SMTP Modülüyle Herhangi Bir Hesaba (Gmail olmaya da bilir) mail göndermek için yapmanız gereken 3 şey var arkadaşlar.

1.PHPMAiler Class'ını MAil gönderdiğiniz dosya(mailgonder.php) ile aynı dizin(klasör) içine kaydedin. (Bu class'ı gitHub'dan indirebilirsiniz.)

2. mailgonder.php dosyanıza aşağıdaki kodları kopyalayıp yapıştırın.

3. Atutentication Olayı var arkadaşlar. Gmail hesabınız üzerinden IMAP izinlerini düzenlemeniz gerekiyor.

mailgonder.php =


<?php //mail islemleri
    $isim = @trim(stripslashes($_POST['name']));     $eposta = @trim(stripslashes($_POST['email']));     $telefon = @trim(stripslashes($_POST['phone']));    $konu = @trim(stripslashes($_POST['subject']));    $mesaj = @trim(stripslashes($_POST['message'])); 
/////////////////////////////////////////////////////////------mail islemleri
include 'class.phpmailer.php';$mail = new PHPMailer();$mail->IsSMTP();$mail->SMTPAuth = true;$mail->Host = 'smtp.gmail.com';$mail->Port = 587;$mail->SMTPSecure = 'tls';$mail->Username = 'GMAİL_HESABINIZ@gmail.com';$mail->Password = 'SIFRE';$mail->SetFrom($mail->Username, 'Gaziantep Teknopark');$mail->AddAddress('rukiyegle@gmail.com', 'Değerli Teknopark Yetkilileri');$mail->CharSet = 'UTF-8';$mail->Subject = 'YENİ FORM BİLDİRİMİ';$content = '<div style=" padding:10px; background: #faf8ff; padding: 10px; font-size: 14px">İsim: ' . $isim . "<br><br>" . 'Email: ' . $eposta . "<br><br>" . 'Telefon: ' . $telefon . "<br><br>" . 'Konu: ' . $konu . "<br><br>" . 'Mesaj: ' . $mesaj.'</div>';$mail->MsgHTML($content);if($mail->Send()) {    // e-posta başarılı ile gönderildi} else {    // bir sorun var, sorunu ekrana bastıralım    echo $mail->ErrorInfo;}/////////////////////////////////////////////////////////------mail bitti
echo "Mailiniz Gönderilmiştir. Anasayfaya Dönmek İçin Lütfen <a href='http://www.gaziantepteknopark.com.tr' title='gaziantepteknopark.com.tr'> Buraya </a> Tıklayınız...";
?> 




According to İslam, Suicide is a big sin that can not be forgiven by Allah in the Akhirah (Hereafter). So guys, w'all shall avoid of it, right?..

And never forget: Even in the darkest holes there would be a small light that gets you to happines. Just keep dreaming, praying and believing the happiness at all..

Alah never forgets His any slave all over the ground. Just he examines them to see which one chooses the peaceful way and which doesnt.

Wish you get this words, Guys,

Best Regards..

Rukiye Eglence