1. Bölüm
Medinetül Fazıla Kitap Kritiği-1
Posted By: rukiyePosted date: Ağustos 16, 2017in: dipnotlar, edebiyat, eğitim, felsefe, galeri, genel, İslam, köşe yazıları, psikoloji, ruknamçe, sosyoloji, söyleşiNo Comments
Merhaba,
Bu yazımda sizlere Farabi’nin(Al Pharabius) en meşhur kitabı Medinetül Fazıla’yı tanıtmaya çalışacağım.
Biraz uzun bir yazı olacağını baştan belirtmekte fayda var. İzin veriniz o kadar da olsun Efendim. Avrupa’da söz konusu kitap, incelikle analiz edilip okullarda Ders Kitabı olarak okutuluyorken, bizim kaleme aldığımız bu mutevazı çalışma, inanın hiç bile kalır.
••
Dilerseniz öncelikle kitabı okuduğum yayınevi ve çevirmen hakkındaki düşüncelerimden biraz bahsedeyim:
Benim okuduğum Medinetül Fazıla şerhi, Richard Walzer’ın “Al Farabi On The Perfect State(Farabi’nin Üstün Ülkesi)” isimli İngilizce versiyonun, Dr Seyfi Say tarafından Türkçe’ye çevrilmiş haliydi. Ve bu çeviri, Kurtuba YY tarafından basıma sunulmuş; bugün bizim elimize ulaşmıştı.
Söz konusu çeviriyi okurken sık sık çevirmenin dipnotlarına maruz kaldım.”Maruz Kaldım” diyorum. Çünkü bu açıklamalardan o kadar çok rahatsız oluyordum ki!.. Dipnot yazarını bazen karşıma alıp “Farabi Üstat’la aramıza girmesene Azizim!” diye uyaracak oluyordum.
Normalde dipnotları severim. Kitabın sohbet havası içinde, üç kutuplu ilerlemesini sağlar: Yazar, okuyucu ve açıklayıcı. Ancak Medinetül Fazıla’yı okurken, açıklayıcı misyonuyla karşımıza çıkan karakteri oldukça yoz ve acımasız buldum.
Farabi’nin yazdığı her cümleye Kuran’dan bir referans aramasına lüzum yoktu kanımca. Bu kitabı eline alan okur, Müslüman ya da Hristiyan hiç fark etmez, belirli bir inanç sistemine sahip bulunmak durumunda kalırdı zaten. Bulunmuyorsa bu kitabı okumazdı. Okuyamazdı.
Bunları okuyucu kesimi yüceltmek ya da hedef kitleyi bir nevi ötekileştirmek maksadıyla söylemiyorum. Kitabın yer yer ağır konulara değiniyor oluşu, şahsımı böyle düşünmeye zorluyor.
Bir üçüncü ihtimal ise, belirli bir alt yapısı olmadan kitabın okunma ihtimalidir ki bu durumda da okuyucu, açıklayıcının kendisini manipüle ettiği vehmiyle ya kitabı hepten bırakır ya da “okumuş olmak için” okurdu.
Her neyse, okuyucu profillerini şu an için bir kenara bırakıp konumuza dönelim. Ancak şahsım adına söyleyeyim, kitabı yer yer dipnotlarla belirli bir hizada tutmaya çalışan bu açıklayıcıya bendeniz, pek de olumlu hisler besleyemedim.
Keşke kitaba ve dolayısıyle düşüncelerimize daha az müdahale etseydi ve bizi bu “Erdemli Şehir” in ummanında yalnız bıraksa idi.
•••
Bir diğer husus da şüphesiz, kitabın hayatımda en beğenerek okuduğum kitaplar arasında, ilk 5’te yerini almasıdır.
(Bu listeyi daha sonra ruknamçe’ye ekleyeyim inşaallah)
Farabi Üstadın olayları ele alış biçimi, akıl yürütmeleri öyle çok hoşuma gitti ki. Bu sayede kitapla birlikte yaşadığımız evrene farklı bakış açılarından bakma imkânı buldum. Daha önce hiç fark etmediğim hususlarda tefekkür etme fırsatı yakaladım.
Sözgelimi, kitabın, Üstün Ülkeyi görevini hakkıyla yerine getiren organlardan oluşan canlı bir vücuda benzetmesi, semavi varlıkların evrenin bütünü ve birbirleriyle olan münasebeti(ki bu onların da bir ruha sahip olduğunu gösteriyordu) hakkındaki yorumları, üstün ülkelerin ve cahil toplumların liderleri ve halkları ile ilgili özellikler belirtmesi, beni uçsuz bucaksız tefekkür alemlerinde eni konu düşünmeye zorladı diyebilirim.
Rabbim mekânını cennet eylesin. Tek kelimeyle harika bir kitap çıkarmış Farabi Üstat!..
•••
Devam edeceğiz. Beklemede kalınız inşaallah.
Saygılarımla,
----------------1bölümBitti---------------------------
0 comments:
Yorum Gönder