Medinetül Fazıla - Kitap Kritiği (3)







 3. Bölüm

 

Medinetül Fazıla Kitap Kritiği-3



Posted By: rukiyePosted date: Ağustos 18, 2017in: dipnotlaredebiyateğitimfelsefegenelİslamköşe yazılarıruknamçesöyleşitenkidNo Comments

Yeniden Merhaba.

Medinetül Fazıla kitap kritiği üçüncü ve son bölümüyle karşınızdayız.

Bu bölümde kitabın asıl konusu olan Üstün Ülke’ye ve kitapta bahsi geçen diğer bazı hususlara değineceğiz inşallah.

Medinetül Fazıla Ne Demektir?

Dürüst olmak gerekirse, kitaba dair beni en çok yoran husus bu oldu: Medinetül Fazıla ile Farabi Üstadın neyi kastettiğini anlamaya çalışmak.

En baskın varsayım, Medinetül Fazıla ile erdemli insanı kastediyor oluşu idi. Devleti, “Erdemli, inanmış kimse” anlamıyla düşündüm.

Şöyle bir ayet var:

“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” » Enfal Suresi-46

Bu müteşabih bir ayettir. Yani birçok farklı anlam çıkarılabilecek bir ayet. Buradaki devlet, belirli sınırları olan, siyasi bir oluşum olarak düşünülebileceği gibi; güç-kudret ve irade anlamına da gelebilir.

Bendeniz, Farabi’nin Medinetül Fazıla ile kastını bulmaya çalışırken, “devlet” kelimesinin yukarıda bahsettiğim ikinci anlamını referans kabul ettim.

“Devlet” sözcüğü Osmanlı’da da, devlet büyüklerini ululamak için kullanılırdı:

“Devletlü Padişahım!..”

“Haşmetlü Padişahım!..”

Buradaki devlet de yine ayette geçen örtük anlamla alakalıdır. Yani gücü, yetkisi bol kimse; sözü geçer, itibar görür kişi anlamındadır.

Bu bağlamdan yola çıkarak Farabi’nin “Üstün Ülke” derken aslında kendini yetiştirmiş, akıl ve idrak sahibi kimseye gönderme yaptığını söyleyebiliriz.

Zira kitap Üstün Ülke’nin özellikleriyle başlamıyor. Onun yerine insana, topluma ve varoluşa ilişkin tüm ayrıntılara değinerek okuyucuda geniş yelpazede bir farkındalık inşa etmeye çalışıyor.

Toparlayalım: Medinetül Fazıla Ne Anlama Geliyor?

Cevap: Zahiri manada Üstün Ülke/İdeal Devlet olarak kabul gören bu kelime, bizce Erdemli İnsan Olabilmek İçin Kavranması Gereken Temel Hususları açıklıyor.

Ele Alınan Konular

Sanırım en çok merak ettiğiniz başlık bu idi. Onca mugalâtanın ardından sonunda kitabın “İçindekiler”  kısmını kısaca listelemeye geçebildik.

Gençliğime veriniz Efendim. Bir alim değil, ilim aşkıyla tutuşan deli ruhlu bir genç olduğumu ve bunun gayri ihtiyari yazılarıma da yansıdığını unutmayınız. İşte, kitap kritiği boyunca ilk iki bölümü safi demagojilerle doldurmuş olmam –en azından ben öyle görüyorum- bu gençlik rüzgarının esintileridir.

Medinetül Fazıla: İçindekiler

Medinetül Fazıla’nın İçindekiler’i kısaca şöyle sıralayabiliriz:

1.Allahu Teala(cc)’nın zatına ilişkin hususlar; Varlığı, Birliği, Doğmamış ve Doğrulmamış Oluşu. Yoktan var edişi ve O’nun(cc) Kuran’da Zatını nasıl tanıttığı.


2.Evrenin(Kainatın) Var oluşu


3.Göğün(Sema’nın) yaratılışı. Semavi cisimler(Gezegenler, Yıldızlar) ve bunların birbirleriyle etkileşimi. Bu kısımda dikkatimi çeken şey, Farabi’nin semavi cisimlere bir ruh yüklüyor oluşu idi. Bununla birlikte bu iddiayı daha önce de öne süren filozoflar olmuş: Aristo, Zenon, Stoacılar gibi.


4.Arzın (dünyanın-yeryüzünün) yaratılışı ve 4 temel unsur: Hava-su toprak-ateş


5.Temel Unsurun bileşiminden diğer bütün canlı/cansız cisimlerin oluşması. Farabinin kitapta belirttiğine göre; “Çevremizde gördüğümüz tüm cisimler bu 4 ana unsurun farklı oranlarda bileşiminden oluşur. Ve bizler(insanlar) da Yüze Rabbimizin «ol ~ kûn fe yekûn» emrinin bir tecellisi olarak bu 4 ana unsurun bileşimiyle hayat bulmuşuz.”


6.İnsan Nedir, kimdir? Görevleri, Yaratılış Gayesi nedir? Üstat bu kısımda insanın biyolojik temellerine de değinmiş. Organların görevleri ve işleyişinden bahsetmiş.


7.İnsanın Akletmesi(Natıka), düşünen, idrak edebilen bir varlık oluşu.


8.İnsanın akıl yeteneğini kullanarak(natık) melekût mertebesine çıkabileceği müjdesi. Peygamberlerin konumu. İnsanlarla meleklerin kıyası, rüyalar ve ruhlar alemi. Bu kısımda nefsinin hayvani isteklerini, natık(akıl) melekesiyle dizginleyebilen insanın melekût mertebesine erişebileceğinden bahsediliyor. Keza Peygamberler bunu başarmış kimseler idi.


9.İnsanların topluma olan ihtiyacı. Toplumların zaruri oluşu. İnsanların toplum haline gelmeden yaşamasının imkânsız bir hal alacağı gerçeği.


10.Devletlerin başı olan “Reis”lerin durumu. Devlet Reislerinin sahip olması gereken özellikler


11.Üstün Ülke (İdeal Devlet)’in tanımı. Sahip olduğu nitelikler. Burada Farabi Üstün Ülke’den bahsedişi bize şu şarkıyı hatırlattı:


Orda bir köy var uzakta

O köy bizim köyümüzdür

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.

(…)

Olayın mizahi yönünden çok ütopik yönünü vurgulamak istedim aslında.  Yani Farabi’nin mantığına göre,  ötede, çok ötede bir devlet var. O devletin çalışkan memurları, zeki âlimleri, idealist bir yöneticisi var.  Orada her şey her zaman yolunda gider. İşler her daim “tıkırında” dır.

Ne var ki bu devlete ulaşmak imkânsızdır. Bunu Francis Bacon’ın “New Atlantis”  metaforu gibi düşünebiliriz.

Medinetül Fazıla, mükemmel bir devlettir. Fakat ne görülmüş, ne yaşanmış, ne de yaşanması mümkündür. Tıpkı diğer tüm ütopyalarda olduğu gibi bu da bir hayal ürünü ve bir çeşit “üst oluşum” dur. Gerçek dünyanın çok çok üstünde, ulaşılması imkânsız bir noktada yer almaktadır.

Tam da bu noktada okuyucularına ince bir mesaj veriyor Farabi:

“Eğer Medinetül Fazıla’ya ulaşmak istiyorsanız sizlerin de iyi toplumlar olmanız gerekiyor. Onlar gibi adil, çalışkan, azimli, dürüst… kısaca erdemli olmalısınız.”

Diyor ve hemen ardından başlıyor Üstün Ülke’nin zıttı olan “Cahil Ülke” lerin özelliklerini sıralamaya.


Farabi’ye göre Cahil Devletleri tek bir kalıba indirgemek doğru olmaz. Onun yerine şu şekilde bir taksim yapıyor:

Cahil Devlet(Ülke) Çeşitleri

I.Bayağılık ve Düşkünlük Ülkesi: Bu ülkenin, doyumsuz isteklerini karşılamak ve haz arayışı dışında hiçbir gayesi yoktur. Bu halleri onları bayağılık derekesine düşürmüştür.

II.Zaruret Ülkesi: Sefalet ülkesidir. Sadece zaruri yaşam ihtiyaçlarını karşılayabilecek servete sahiptirler. Bu devlette yoksulluk kol gezmektedir.

III.Değişim Ülkesi: Bu ülkenin halkı refaha ulaşmak için birbirleriyle yardımlaşma halindedir.

IV.İtibar Ülkesi: Bu ülkenin insanları sadece itibar-şan-şeref arayışındadır. Yani gerçek manada bir gelişimden ziyade kof bir izzet ve şeref arayışı içindedirler.

V.Galibiyet Ülkesi: Bu ülkenin halkı savaşı, sadece topraklarında huzurun daim olması için isterler. Mecbur kalmadıkça başka ülkelerle savaşa girmez, bir taarruza maruz kaldıklarındaysa korkusuzca devletlerini savunurlar.  Ancak Farabi’nin anlatışına bakılırsa devletin bu hali, onun noksan  olduğunu gösterir. Farabi kitabında, huzur arayışı ve kaosa sürüklenme korkusunu bir çeşit zaaf olarak görmüş.

VI.Toplumcu Ülke: Bu ülkeyi 19. yüzyıl Fransa’sına benzetebiliriz. Anayasal özgürlüklerinbelirgin olduğu toplum şeklidir. Bu ülkede herkes hürdür ve asla engellenmezler. Fakat Farabi’nin üslubundan yola çıkarak söyleyecek olursak, toplumcu ülke, özgürlük saplantısına takılıp kalmıştır. Ve tıpkı galibiyet ülkesinde olduğu gibi zaafları/eksikleri olan bir ülkedir.


•••


Medinetül Fazıla, kısaca bu konuları ele almaktadır. Fakat o kadar derin bir kitap ki, bu yazdıklarım deryada bir damla nispetinde kalır inanın.

Üstat bencileyin mugalâta yapmıyor kitabında ya da herhangi kabuk bağlamış bir düşünceyi zorla dikte etmiyor okuruna. Kimseyi incitmeyen ve bununla birlikte okuyunca insanı esrarengiz mecralara sürükleyebilecek insan-üstü konulardan bahsediyor. Bu hal ise okuyucunun konuları daha çok merak etmesine ve gayri ihtiyarı kendince yorumlar getirmesine sebep oluyor.

Her neyse. Klasikleşmiş bir sözle bitireyim: “Okumadan ölmeyin”

Sürç-ü Lisan Etmişsek Eğer

Son olarak unutulmasın ki tüm bu yazdıklarım, şahsi yorumum. Ve elbette ki yanıldığım, eksik kaldığım hususlar olabilir. Sürç-ü lisan ettiysem bağışlayınız ve fevri çıkışlarımı gençliğime veriniz.


Sonsuz muhabbet ve saygılarıma,

Rukiye Eğlence

 


0 comments:

Yorum Gönder