Bel Bellemek(Çapa Yapmak) Hakkında

 



Bel bellemek (Gaziantepliler böyle der. Aslında çapa yapmaktır.), bu hayatta en iyi öğrendiğim işlerden biri oldu, diyebilirim... Ceviz, sumak, zeytin ve üzüm toplamak, üzümden pekmez ve sumaktan ekşi eldesi dışında..

Çocukluğum bu işleri sonsuz bir döngüde, bazen haftanın birkaç günü yapmakla geçti.. Özellikle zeytin dediğin öyle bir günde bitmez.. Bir de yere serdiğiniz bezi kaldırdıktan sonra toprağa karışan zeytinleri birer birer seçip kovaya doldurmak, tam bir sabır sınavıdır(en küçük olduğum için bu iş de genelde bana düşerdi..)


Ama bu yazımda yalnızca bel bellemekten bahsedeceğim.


Bel bellemek insanı yormaz zeytin ve sumak kadar. 



***


İki farklı araçla bel belleyebilirsiniz. Daha doğrusu bel dedikleri kazma ya da kürek olur. Siz onla toprağı "bellersiniz" :))


a) Kürekle bel bellediğinizde, önce sağ ayağınızı toprağa sabitler, sonra sol ayağınızla küreğin sol kanadına bir tekme indirirsiniz.. Kürek toprağa yapışır (bildiğiniz yapışır.). Sonra küreğin sapını bilek kuvvetiyle eğip yapışan toprağı havaya atarsınız.. Toprak parçaları havada savrulur 😃😃


Sonra bu işlemi ağacın etrafında böyle tekmeler indire indire 20-30 defa tekrarlarsınız.Tâ ki ilk başladığınız yere tekrar varana kadar.


İlk bellediğiniz yere varıncaya kadar bu spin-off'unuz devam eder yani :))


b) Kazmayla bel bellemek nispeten daha kolaydır.. Bu yöntemde kazmayla ağaç etrafında toprağı deşe deşe bir tur atarsınız. Alt katmandaki ıslak toprağın havaya kalktığından emin olmalısınız ama. Yoksa o bel olmaz.. Bir de bel işinde önemli olan yabani otları kökünden sökmektir.. Eğer yabani otların dalları yolunmuş fakat kökleri toprağa tutulu olursa da bu bel olmamıştır, arkanızdan bir büyüğünüzün gelip sizin bellediğiniz ağacın üstünden gitmesi gerekir(bkz: çocukluğum 😕😕)...


***


Bir sırada ortalama 6-7 ağaç olur ve tarla boyunca toplam 10 sıra olduğunu hesaba katarsanız en az 60-70 arası ağaç eder ki bu cidden yorucu bir uğraştır aslında.


Bana genelde küçük kazmayı verirlerdi. Ya da sabah tarlaya vardığımız vakit ben havaya bir nida savurup küçük kazmayı alırdım elime:

"Ben küçük kazmayı aldım şu sıradan başlıyorum.."

Burda iki derin mânâ gizlidir. Yani önce ablamgile sesleniyorum,

1. "Yemek, çay gibi strateji gerektiren işlerle siz uğraşın.." gerçekten hiç beceremezdim çünkü bu işleri. Elime hiç yemek işi vermediler ki ablalarım. Bulaşık yıkamayı bile ortaokulda öğrendim, siz hesap edin..


Liseden mezun olduğumda makarna, yumurta, menemen ve çiğ köfte dışında yemek yapmayı bilmiyordum.


2. Yani "Benim sırama girip işimi sabote etmeyin.." derdim. Sıramı tamamlamak isterdim. Ama her seferinde birileri benim sırama gelip işimi sabote ederdi.. ("Ya gene ben bitiremedim serzenişi..")


Köy işinin kızı erkeği yoktur.. Ortada yapılacak iş varsa alırsınız aleti elinize, yanı yandan başlarsınız.. (Bu yazıyı yazarken mümkün olduğunca eski ifadeler kullanarak bizim köy kültürünü olduğunca yansıtmaya çalışıyorum.)


Niye Bel Belleriz?

Bel bellemek ilkbaharda yapılan bir iştir. Zira ki baharda kök salan yabani otlar, yaz boyunca gelişip topraktaki besini ağacın almasına ve yetişmesine engel olur. Bu sebeple her senenin baharında tarlanıza gidip ağaçların dibini bellemeniz ya da tarlayı sürdürmeniz gerekir. (Teknolojinin gelişmesiyle artık günümüzde genelde direkt tarlaları traktörle sürdürüyorlar. Ama biz her sene gider elle bellerdik. Hatta bu işin traktörle de yapılabildiğini ben çok ileri bir yaşta öğrendim. 😐)


O yüzden bakın, genelde tarlalara. İçerisinde yabani otlar türeyen tarlaların ağaçları genelde zayıf-cılız olur. 


***


"Rabbim türetmesin Yâ Allahu Yâ Zel-Celali ve'l İkram.."


......... diyerek yazımı sonlandırıyorum.


***


İstanbul Türkçesinde çapa yapmak olarak bilinen bel bellemeyi kendi üslubumca kısaca özetlemeye ve bende uyandırdığı episodik(anısal) mânâya naçizane vurgu yapmaya çalıştım.


Umarım sizlerin de hoşunuza gitmiştir.



***



Yine aklıma gelen traji-epik konular hakkında fırsat buldukça yazarım. Gerçekten çok zevk alıyorum bu konularda yazmaktan :))





Sevgilerimle,

Rukiye Eğlence




0 comments:

Yorum Gönder