Toplumların Bayram Geleneğine Bütüncül Bir Bakış
Bayram, çağlardan beri
süregelen kökleşmiş anlamıyla, dini bir hüküm ve “Tanrı” dan inanmış
halka bir hediye niteliğindedir. Ve genelde dini bir yükümlülüğün ardından,
sonsuz ahiret saadetinin bir müjdecisi olarak zihinlerde yer eder.
Devletlerin siyasi/sosyal başarılarına istinaden
sistematize edilmiş milli bayramlar da mevcuttur. Ancak bu yazımda, asıl
değinmek istediğim dini bayramlar ve toplumlar üzerindeki etkileridir.
***
Bayramları toplumlarda çağlar boyunca yer etmiş bir “gelenek”
olarak yorumladım evet. Zira ilahi ya da batıl hangi din olursa olsun, bayram
olgusunun muhatap olduğu toplumda bir gelenek haline geldiğini ve yediden
yetmişe herkes için bir anlam, değer ifade ettiğini vurgulamak istedim.
Hani büyüklerimiz derler ya “Nerede o eski bayramlar”…
Yukarıdaki açıklamam doğrultusunda bu hayıflanmanın da yersiz olduğu sonucuna
ulaşırız. Zira, başta da belirttiğim gibi, din ekseninde gelişen bayram olgusu,
bin yıl önce de vardı ve toplumlar için özeldi, biricikti; bu gün de tıpkı
öyledir. Değişen yüz yıllar boyunca bayramlar da deforme olmuş
olabilir. Yeni kuşaklar için temsil ettiği simge farklılaşmış olabilir. Ancak
vardır ve canlıdır.
Mesela bendeniz, bir Y kuşağı bireyi olarak, bayramları aile
ziyaretlerinden çok “huzur” şeklinde değerlendiriyorum. Günlük hayatın
vaveylasından bir nebze kendimi soyutlayabilmem mümkün oluyor bayramlarda.
“Tatil” adı üstünde ...Genellikle akraba
ziyaretlerini ihmal edip kitap/gazete okuyarak geçiriyorum bayramlarımı.
Biraz da muhafazakar bir çevrede yetişen bir Y kuşağı bireyi
iseniz, dini bayramların “Allah’a teslimiyetle bağlılığın ve şükrün
hatırlatıcısı” anlamına geldiğini de kuşkusuz söyleyebilirsiniz.
X kuşağı mensubu ablalarım ağabeylerim için ise bayram, bol
bol gezinti ve sıla-i rahim ‘den ibaret. Sınırsız miktarda sohbet,
muhabbet falan filan..
Z kuşağından kopup gelen yeğenlerimi de gözlemliyorum.
Akrabalık kavramı neredeyse hiçbir anlam ifade etmiyor onlar için. Yani Y
kuşağından bile daha “vahim” bir yerde duruyorlar bu bağlamda. Onlar için
bayram daha çok eğlence şeklinde yorumlanıyor. Bu eğlenme güdüsüdaha çok
arkadaş ortamında tatmin edilen “zaruri bir ihtiyaç” mesabesinde tutuluyor.
Tatmin edilemediğinde beliren canhıraş krizler ve devamında bir kaç gün
sürebilen manik-depresif ruh halleri de cabası…
Konunun bizler için mizahi bir yöne kaydığının farkındayım.
Ancak belirtmek istediğim şey de tam olarak bu. Bir kuşak için anlamsız ve sığ
olan değer yargıları, başka bir kuşak için hayati önem taşıyabiliyor. Söz
konusu bayramlar olduğunda da bu durum değişmemektedir.
***
Bayramların, biraz da, geçmişten günümüze varlığını korumayı
başarabilmiş efsane bir ruholduğunu belirtmek üzere ele aldım bu yazımı.
“Ruh” diyorum dini bayramlar için. Çünkü canlılığını asla kaybetmemekle
beraber, temsil ettiği değerler bakımından da güncelliğini korumaya devam
ediyor. Her kuşakta kendini yenileyerek “yürümeye” devam
ediyor. Yani dinamik ve yaşayan bir olgudan bahsediyoruz
“Bayram” derken.
Tam da bu sebeplerden ötürü bayramların önemli olduğunu
söyleyebiliriz. Yani, bayramların, bireyleri etkileme gücüne sahip
bir kilometre taşı, bir itici güç olduğu öne rahatlıkla öne sürebiliriz.
Liderler de, işte bu bayram gelenekleri ile ilgili
ayrıntıları göz önünde bulundurarak, bayram olgusunu akılcı bir şekilde
kullanabilir ve uygun anını yakalayınca uygun hamleleryapabilirler. Bu
sayede gerek yerel gerek küresel perspektifte büyük adımlar atmış
sayılabilirler.
Toplumun “gözü, kulağı” diyebileceğimiz bu büyük adamlar, bayramları toplumda kol gezen kaos ortamını bertaraf etmek üzere ya da kutuplaşmaları yumuşatabilmek amacıyla kullanabilirler. Bunun sonucunda ulusal eksende seyreden bu huzur ve düzen ortamından çevre ülkelerinin de etkilenmesi pekala mümkündür. (Rakip devletlerin bir toplumun kaynaklarını ele geçirebilmek için öncelikle o toplumda kaos ortamı yaratma girişimlerini de bu bağlamda değerlendirelim.)
Toplumun “gözü, kulağı” diyebileceğimiz bu büyük adamlar, bayramları toplumda kol gezen kaos ortamını bertaraf etmek üzere ya da kutuplaşmaları yumuşatabilmek amacıyla kullanabilirler. Bunun sonucunda ulusal eksende seyreden bu huzur ve düzen ortamından çevre ülkelerinin de etkilenmesi pekala mümkündür. (Rakip devletlerin bir toplumun kaynaklarını ele geçirebilmek için öncelikle o toplumda kaos ortamı yaratma girişimlerini de bu bağlamda değerlendirelim.)
***
Bayramlar hakkında söylenebilecek tespitler yazdıklarımla
sınırlı değildir şüphesiz. Ancak 2017 Ramazan bayramı vesilesi ile bu konuya
değinmek istedim naçizane. Umarım sizler açısından faydalı bir yazı olmuştur.
Sürç-ü lisan ettiysem bağışlayınız.
Güzel yazılarda buluşabilmek ümidiyle,
Şimdiden hepinizin bayramını kutluyorum. Sevgiyle,
Rukiye Eğlence
__________
0 comments:
Yorum Gönder