Tamer Korkmaz Yazıyor

 


.

Aşağıdaki yazıyı kıymetli Ağabeyimiz 23.09.2020 tarihinde kaleme almış. Hürmetler sunarız... 


______


Ticari Sağa Çek



Sözcü’deki “Atatürk Tüccarı” Yılmaz Özdil, John Dündar’a “Vatan Haini” denilmesinden rahatsız olmuş!

Zurnanın “zırt” dediği yer işte burasıdır.

Yani?

Oyun Teorisi’ndeki kriptolojik kurgunun medyadaki bir örnek üzerinden teyididir.

Nasıl mı?

“Atatürk Taciri” Yılmaz ile önce Merkel’e ardından Macron’a asker yazılan Jan Dündar, aynı KUKLACI’ya (Puppetmaster) bağlıdır.

*

Yılmaz, her sahne aldığında illa ki İzmir Marşı’nı söylüyor…

Görünüşte “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” dediğini sanıyorsunuz:

Gelgelelim…

Aslında “Şirinyer’deki NATO üssünde çiçekler açar” derin marşı için mikrofondadır!

*

Yılmaz’ın övgüler sıraladığı John Dündar için; ABD eski Başkan Yardımcısı “Siyonist” Joe Biden “Büyük Kahraman” demişti!

Neden mi?

Şimdilerde kaçak vaziyetteki Jan Dündar, “Cumhuriyet” gazetesini pardon paçavrasını yönetirken attığı o malum manşetle “CIA ve MOSSAD’ı çok sevindirmişti” de ondan!

FETÖ’nün kendisine pasladıklarıyla MİT TIR’ları üzerinden Ankara’ya IŞİD iftirası atan “Casusluk Sanığı” A-jan Dündar’a…

“Atatürk Tüccarı” Yılmaz, bakınız nasıl koltuk çıktı:

“Can Dündar’ı herkes sürgünde sanıyor.

Hâlbuki bana sorarsanız, yakın tarih belgesellerinin en başarılı gazetecisi olarak, bu defa kendi hayatıyla yaşayarak tarihe not düşüyor.

Sadece fonda trajik bir müzik eksik…

Can Dündar sayesinde aslında Akp Türkiyesi’nin belgeseli çekiliyor!”

SADECE MASKELERİ FARKLI

Casusluk yapan 007 Ajan Dündar, tescilli bir Vatan Haini olduğu halde; Yılmaz Özdil, bu gerçeğin dile getirilmesinden rahatsızlık duyuyor.

Çünkü ikisi de aynı yolun yolcusudur; maskeleri farklıdır, sadece…

Yıllardır ‘Atatürkçülük’ maskesiyle sahne alan Yılmaz’ın, Batı Kulübünün Sözcü’sünde yazdıklarını dikkatle inceleyen herkes; onun Türkiye’mizin milli menfaatlerine karşı itina ile “konuşlanmış” bir ‘Psikolojik Harp’ yazarı pardon elemanı olduğunu görebilir.

BELGESELLERDEKİ PÜF NOKTASI

Yeri gelmişken…

Yılmaz’ın “Yakın tarih belgesellerinin en başarılı gazetecisi” diye baş tacı yaptığı John Dündar’ın belgesellerini de boş geçmeyelim!

Mister Dündar’ın televizyon belgeselleri, onun henüz ‘Küçük Emrah’ takıldığı yıllarda Teknik Direktörü 007 Mehmet Ali Birand’ın himayesinde başladı:

1991’de “Demirkırat” belgeseliyle…

Sonraki yıllarda Atatürk’ü anlattığı “Sarı Zeybek”e kadar birçoklarını sayabiliriz…

Ajan Dündar’ın ve Gurusu Memdali’nin belgesellerinin ortak özellikleri asla “Arzın Merkezine Seyahat” etmeyişleridir!

Yüzeysel olarak deşifre ettikleri yahut eder göründükleriyle; anlattıkları hadiselerin arka planındaki asıl karargâhı gizlemişlerdir!

Yani? Türkiye’deki Baronsal Gladyo’yu!

Mister Birand’ın son belgeseli “28 Şubat” bunun en çarpıcı örneklerinden biridir.

*

M. Ali Birand meslek hayatı boyunca Batı Kulübü için çalıştı; talebesi Dündar da halen daha kaçak vaziyette Batı Cephesinde “askerlik yapmaya” devam ediyor!

UĞUR MUMCU, NE YAZMIŞTI?

John Dündar, 32. Gün programından Mehmet Ali Birand’ın talebesiydi…

Birand, TRT için 32. Gün programını hazırladığı dönemde, hakkında “sahtecilik ve dolandırıcılık” iddiasıyla açılan kamu davasında yargılandı, hüküm giydi…

Aldığı hapis cezası paraya çevrildi.

Birand’ın bu olayını ısrarla dile getiren yazıları Uğur Mumcu yazdı!

Merhum Mumcu, 1992 yılındaki bir yazısında, 32. Gün kadrosunda yer alan Can Dündar’dan bahisle şöyle diyordu:

“Geldi buraya, şu köşeye oturdu…

‘Abi ben yıkıldım. Mahvoldum. Mehmet Ali’nin böyle olduğunu bilmiyordum. Ben daha gencim. Lütfen beni bunlardan ayırın, bir tutmayın. Ben bu işleri hiç bilmem’ dedi...

Ben de ‘İyi tamam’ dedim. Gitti…

Sonradan anladık ki, meğerse Mehmet Ali’nin koltuğuna yıkılmış...”

0 comments:

Yorum Gönder