Bir Yalnıza Sorular



Merhaba Arkadaşlar,

Bu yazımda sizlerle, corona tatilinin başlaması üzerine kabuk tutan yalnızlığımdan mülhem, maruz kaldığım bazı "delici" sorular ve onlara verdiğim "elimine edici" cevapları paylaşacağım.

Yalnızlık, nasıl desem, benim öteden beri tîynetim olmuş. Bilenler bilir, çok kulp takıldı bu sinir bozucu huyuma; ailede, okul çevresinde, iş arkadaşlarımca vesaire..

Herneyse, bu yazıda yalnızlık edebiyatı yapıp bunu şiirsele vurmayı planlamadım. Yalnız yaşamam sebebiyle bana sorulan sorular ve onlara yuvarladığım muğlak cevaplardan bazılarını sizlerle paylaşmak ve bir nebze de olgunluk çağıma hatıra kalsın diye yazıyorum bu yazıyı. 

Herneyse, bazıları şu şekilde, 

İstirham ediyorum...

♦"Sıkılmıyor musun?..."

Bu soruyu "inan hiç sıkılacak vakti bulamıyorum kendimde" diye cevaplandırıyorum dışımdan; ve "keşke... nerede bende o hede" diye geçirerek içimden. Yani bir şekilde yapacak iş çıkıyor karşıma. Sıkılmıyorum, istesem de sıkılamıyorum. 


♦"Korkmuyor musun evde tek başına?.."

Bu soruyu genelde derin susuşlarla cevapsız bırakıyorum. Ama kesinlikle doğrudur arkadaşlar, korkuyorum evet. Fakat korkarak yaşamak, istenmediğim bir yerde sığıntı olma ihtimalinden daha kabul edilebilir geliyor bana. İşte bu yüzden buradayım; Akçakale'de bir başıma.


♦"Biçarasın sen biçara"

Yani Gaziantep ağzında bu üç kelime şu anlamı şerh ediyor: "Sen bîçaresin, kimin kimsen yok, düştüğünde tutacağın yok, durduğunda gideceğin yok. Sahibin bakanın, arkanda duranın yok. İpsiz ve de sapsızsın."  Bunu da yine çok kıymet verdiğim bir büyüğüm ifade buyurdu. İtiraz etmeyip kabul ettim. Bunu da "Allat'tan başka kimimiz var"a bağlayıp bir şekilde kriz anından kurtulmuş olmayı murad ettim.


♦"Evlenmeyecen mi?"

Bu soruya artık direkt "yok" diyorum. Önceden yamrı yumru cevaplarla biraz kapı aralıyordum izdivaç ihtimalime. Ama artık bunu tek celsede reddedecek itki ve yetkeye sahip olduğumu düşünüyorum. Yani, hayır, kesinlikle ve kat'a evlenmeyi düşünmüyorum. Yakınlarım beni bu halimle kabul etmeyi öğrenecekler, öğrenmeliler.


♦"Yemek Yapabiliyor musun?"

Bu annemin sorusu. Ben anneme yalan söylemem arkadaşlar - kimseye söyleyemem :-| Kızacağını bilsem de hep doğruları söylerim. Ve hep kızar. 

Söz konusu soruya gelecek olursak, bunun da cevabı:hayır... 

Aslında Gaziantep'te annem ve ablamla yaşadığım yıllarda haftada 1-2 defaya denk düşerdi benim yemek yapmalarım. Annem hafta içleri yapardı, Mehtap Ablam pazarları, ben de ikisinin işi olduğu ve benim boş olduğum herhangi bir zaman. O zamanlarda becerirdim bir şekilde, yani, eleştirirdik(hep birlikte) yaptığım yemeği ama da yerdik.

Milli eğitimin bol tatilli bir kurum olduğunu da burada alt yazı geçmek istiyorum. Haftanın herhangi bir günü "bugün şu tatilimiz var" diyerek sabahın nurunda mutfakta bittiğini görebilirsiniz bir öğretmenin. İşte bu, o günün meb'ce tatil ilan edilmesinden kaynaklanır.

Ne diyelim, Milli Eğitimimizi seviyok, çok :)



♦"Yemek yiyor musun?"

Ablalarımın sorduğu sorular. Bunu nedense kilo alıp almadığımdan emin olmak için sorduklarını düşünüyorum. Yaklaşık 3 aydır beni görmüyorlar. Evdeyim ve hâliyle "Eski oburluktaysa bu kız kesin kilo almıştır" diye düşünüyorlar. 

Kilo aldım evet. Fakat pardesülerim içinde yeni görüntüm sırıtmıyor ve okullar açılmaya yakın bunları 2 haftada verebilecek potansiyelde olduğumu düşünüyorum. Nasıl denir, kronikleşmemiş bir "toplu"luk benimki, "almış başını gidiyor" değil. Yerinde vasat duruyor.

***

Hâsılı kelam zor sorular. Yalnızlık zor. Ama o doğru kişiyi bulduğumdan emin oluncaya dek (bunu eş anlamında düşünmeyin) bu külfete katlanmakta bir maruzat görmüyorum. Ben de yakınlarım da gittikçe beni bu halimle kabullenmeye başlıyorlar. Gaziantep'e tayin aldırma hevesim ve gereksinimim her geçen gün karanlıkta biraz daha flulaşıyor. Yani ailemle yaşamanın elzem bir gereksinim olmadığını görüyorum.

Ha, doğru kişi muhabbetine gelecek olursak, ablam ve annemle yaşamam, onların bana karşı tutumlarına bağlı. Eğer -söylemiyorlar da zaten- onlara külfet olduğum vehmini biraz olsun bana hissettirirlerse, basar giderim başka memleketlere, ya da hiç tayin aldırmam Antep'e. Ölene kadar yaşar giderim Urfa'da kime ne.

***

Herneyse. Okurken eğleneceğinizi düşündüğümden kaleme aldım bu yazıyı. Umarım beğenmişsinizdir.

Yeni "vehimler"de görüşmek üzere arkadaşlar.

Hoşça Kalın,

Sevgiler :)

Rukiye Eglence

0 comments:

Yorum Gönder